4 Kasım 2008 Salı

itiş kakış


Kalabalık kalabalık yollar, sokaklar, caddeler, kaldırımlar... hatta o kadar ki kaldırım taşlarının her bir metrekaresi...

İtiş kakış hayatlar.Ben senden hep önce olmalıyım bakışları ''dayanışması''. İnsanların benliklerine işlemiş öyle alışkanlıklar var ki, en basit çekişmelerde kendini ele veriyor her bir saklı benlik. Maske düştü çirkin yüz gülümsüyor. Oyuncak sepeti olduğunu hatırlatıyorlar sık sık. Kıymetli oyuncakları kutuda saklamanın hiç bir mantığı kalmıyor. Dolayısıyla çıkarıp oyuna dahil ediliyorlar her biri. Tahta olmaktan çıktılar zaten hepsi, ağaç kokusu almak yerine plastik kokusu yayılıyor hayatın ta içine.

''Sözümü tutmamak sıradan hayatımın bir parçası benim, senin hayatını keşmekeşe sokması umrumda bile değil'' diyor piyasa insanları hissettirmeden yoğunluğunu sözlerinin.

Diğer yakada; etrafındakileri sürekli çekiştiren ağızlar kulak kabartıyor bir öteki tekinin fısıltılarına. Çirkinleşiyor...Çirkinliğini karşıdan görmediği için bir hayli gösterişli yaşamına devam ediyor...eteğinde yıldızlar.

Tutunulacak tek dal; vücudunun sarmaladığı ruh oluyor. Elinin biri sağda sallanıyor, biri solda boşlukta bir an...Sonra yumruk oluyor öfkeyle ve cebinde saklanıyor. Darbe alan ruh bedeni sığınak bilerek hayata adil davranmaya devam ediyor.

Göz açıp kapayıncaya kadar hepsi bitti varsayınca, ''hayat yine olduğu yerden akıp gider'' deriz ya, suyun akışı yokuş yukarı olma çabasındayken bile...

DERİN BİR NEFES ALIP, GÖKYÜZÜNE BAKIP, SOLUĞUN HAYATA KARIŞIYOR.




Hiç yorum yok: