10 Eylül 2010 Cuma

Sonu geldi bahçenin baharın...

Şimdi telaşa kapılmanın, hırkaları meydana çıkarmanın, serinliğin kalp atışlarını hissetmeye başladığımızdan kapıları kapatıp içeri girmenin zamanı mı ?

Ne vardı yani? Oturuyorduk ne güzel bahçelerde, parklarda, kırlarda, teraslarda...Şimdi bu telaşla, rehaveti kuşanmak mı gerekli yani? Dolapları; kalın, kollu, kuşaklı doldurmak fikri derken, savulun son bahar geliyor, geldi !

Melankoli siz istemeden çöreklenecek eşiklerinize. İster kapılarınız sıkıca kapatırsınız, isterseniz bi nebze mozaşistlik de akıyorsa damarlarınızdan, içeriye biraz buyur edip nabzını yoklarsınız. Baktınız ki haddini aşıyor, doğru kapı dışarı edin şimdiden. Çetin kış gelince siz kovsanız da gitmez nitekim. O soğukta alıcısı da çıkmaz hem. Herkes elindekinden kurtulmaya bakar biliyorsunuz.

Ama özleniyor da bi yandan. Gelsin ! Şöyle kaşkollarımızı boynumuza dolayıp ellerimizi ceplerimize telaşla soktuğumuz, ıslak camların ardında sıcak kahvemizi de keyifle yudumladığımız günleri yaşayalım azıcık. Belki biraz çabuk gideriliyor hasret ama, gelmezse de yaz gelince hiç açar mıyız kapılarımızı ardında kadar tekrar ? Gelsin ki özleyelim biraz toprağa basmayı. Kokusuyla idare edelim bir süre...Şöyle puslu puslu...Serin derin!

Hoş, bu son bahar geldi.