27 Nisan 2008 Pazar

şarkılar beni söyler...!

"Never Too Late"

This world will never be
What I expected
And if I don't belong
Who would have guessed it
I will not leave alone
Everything that I own
To make you feel like it's not too late
It's never too late...

...diyor 4 tane adam bağıra bağıra...derdiniz ne demedim ne güzel bir dert şükürler olsun dedim...bağarın o tok seslerinizle, haddinizi aşın kulağın duyma sınırlarını zorlayın!hatta bir ingiliz olsam ''yeahh!'' deme olasılığım şuan benim ''işte bu!'' deme olasılığımdan daha fazlaydı :)




25 Nisan 2008 Cuma



Bulut tarlalarının arasından geçen uçaktayım , kanadında yenilikler dalgalanıyor bir taraftan.Gelinciklerin arasına inerken kırmızılıklar aldı gözümü beyazın ardından...elinde kocaman gelincik dolu bir sepetle kırmızı elbiseli bir kız çocuğu geldi uzaktan:

-hoşgeldin dedi.

Ellerimde, üstümde başımda hafif bir yorgunluk yeni bir yere gelmiş olmanın heyecanı vardı içimde de...Bakırcı, eskici çarşıları, menengiç kahvesi vardı fıstık kokulu...topaçla karşılaşıp mutlu olacağım hiç aklıma gelmezdi buralara varmadan önce.Oyuncak sepetime atacağım yeni bir oyuncak bulmanın sevinci sardı hemen benliğimi.23 biranda 2+3 olarak karşımdaydı özetle...Bakırcıları dolaşırken renkli taşların büyüsüne kapıldım.Dar sokaklardan geçtim yanımda biri ağırbaşlı ama eğlenceli diğeri sevimli ve eğlenceli iki güzel insanla...Baharat kokusu bir taraftan fıstık kokusu bir taraftan elimden tutup çekeleştiriyordu beni.

Rüyamda çok uzun zamandır görmediğim ama hep yanımda varlığını hissettiğim güzel insanla karşılaştım ve ağladım sanırım biraz o yüzden.ama ona sarılmanın verdiği huzurdu beni hüzünlendiren...

Sonra kurşun askerler şehri kuşattı...bu şehir pamuk tarlalarından bir hayli uzakta...lahana bebek ve diğerlerinin aksiliği tuttu.''Adalet yok'' yazılı bayrak tepemde dalgalanmaya başladı...Rüzgarı beni bir oraya sürükledi bir buraya...İçimde saklamamalıyım dediğim herşeyi söyledim onlara...ama benim seçtiğim kelimeler konuşma baloncuklarının ucunu biraz sivriltmeme sebep oldu...sonunda da ortaya keskin uçlu baloncuklar çıkıverdi.

Yolun karşısında beni bekleyen kırmızı paltolu kıza koşarak sarıldım.Ağlamaya teşvik ederken bu kez susturamayacak sandım beni...ama sustum sonunda.çikolata arabasını görünce fikrim mi değişti ne?

Fransa'da bir hayaller şehri saklı dediler bana.Anahtarını vereceklerine de söz verdiler üstelik.Kurşun askerlerin ilk kazığı değildi ama bu...hata kimdeydi peki?Hata için uygun bir isim bulamadık.şuan paslaşıyorlar kendi aralarında birinin istop demesini bekliyoruz...

-GÜLE GÜLE dedi, bu kez başka biri...yaşını başını almış kocaman bir insan...!


21 Nisan 2008 Pazartesi


Oyun işte...film mi ya da, ne dersen de!

Yere serili kocaman bir karton.Boş bir oda bu rengi günün rengine has.Gündüzü gün bildiğin aydınlık, gecesi de kapkara dolunay vakitleri dışında.

İnsanlar ordan oraya hareket eden/ ettirilen topraktan oyun taşları.her köşede, her okun gösterdiği yerde farklı olayalar dönmekte.Sokak araları bir kalabalık bir boş...bir Kadıköy bir Moda gibi...bir Taksim bir Nakkaştepe gibi.Çizgiler çizili kimi yerlere, ışıklar var; dur istersen geç istersen kıvamında.Koş istersen yürümek yerine, dur istersen, dikkat et ''istersen''...bildiğin hayat işte karton üzerindeki de.

Eve dönüş yolunda, yoldaki gül yapraklarını üstüne al istersen hayatına renk gelsin biraz.''Gül dökmüşler yollarıma'' de kıs kıs gül içinden.Kumrunun biri yolda önüne konuverirse senin için bugün güzel şeyler söylüyor sessiz sessiz de...karton üzerinde hayat.sınırları belli biraz aslında.ne zaman kartondan çıkıp odanın rengine aladancak olsa başına çok da iyi şeyler gelmeyen hayat...

Yoksa kıvrılıp lastikle bağlanıp o odanın köşesine bir yere konulası bir hayat?

Gül dökmüşler yollarıma bugün, çok sevindim:)gülün yapraklarını sevdiğimden midir yoksa...

20 Nisan 2008 Pazar

oyuncak sepetim olmuştur benim de herhalde...(?) çok net hatırlayamasam da ne tip özellikler taşıdığını, var olduğunu bilmek güzel.Bugünlere taşımak yaş haddinden dolayı kısmet olmuyor tabi.Hoş; kısmet olsa da istemez zaten insan, eksikliğini hissedemeyeceği kadar yeni bir yığın oyuncak ve insanoğlu dahil olur çünkü yaşamına.sepet içinde değil yeryüzü ölçekli çalışır üstelik yeni isimler ve silüetler.

Kurşun asker değildir, yeşil saçlı şişman lahana bebek değildir, küçücük trencik, sıkınca ses çıkaran plastik ayıcık vs vs hiç değildir bu sefer sepetin içindekiler.sepet büyük malum oldukça çaplı:)alabildiğine karışık bir görüntü üstelik karşıdan bakıldığında, yorucu.Oyuncakları oynadıktan sonra toplama gibi bir alternatif yok.Her oyuncak kendi yolunu buluyor bir şekilde zaten.ya da annem gelip'' hadi topla oyuncaklarını artık'' demeyecek en çok da bundan eminim...

Lahana bebeğim hala duruyor.yanaklı al al bakıyor silinen beyaz dişleri olsada.babannemin verdiği bayram harçlığıyla almıştım onu hakan oyuncakçılıktan.şimdi o kendi dünyasında diğerleriyle.mevzularıma nesne oluyor şu aralar.oysa eskiden aynı yatağı bile paylaşmıştık biz.sevimli suratlı uyku arkadaşımdı o yaşlarda.bir süre sonra başucumdaki dolabın üstüne konulması isteği doğmuştu.taşınırken kolilere felan..gözünün yaşına bile bakmadım o sıralar.bebek mi ne bebeği yaşlarıydı çünkü artık.Kaldır koliye koy dolapta dibe biryerlere işte...

DİPTEN GELEN SESLER KOROSU...Pişşşttt!