tag:blogger.com,1999:blog-85203587974648665542024-03-12T21:51:46.816-07:00farz-ı muhale.dhttp://www.blogger.com/profile/07298790918503981385noreply@blogger.comBlogger92125tag:blogger.com,1999:blog-8520358797464866554.post-22823716699614158792011-01-31T05:47:00.000-08:002011-01-31T05:56:02.021-08:00Gitsem ve geri dönsem hiç fena olmaz.Yıllar geçmiş gibi hissedilebilir. Söylenecek az şey olduğundan değil belki de yığınla olduğundan buralara uğranmamış olabilir. Nedeni her neyse, çok özlenilmiş midir burda söylenenler, okumak, okudukça durup düşünmeye itmiş midir buralara uğrayanları, bilinmez.<br /><br />Bu arada ya ben daha da büyüdüm ya da dünya küçüldükçe kendime hakim olmakta uzmanlaştım. <br /><br />Söylenecekleri burdan söylemeye devam etmek istemiyorum artık sanırım.<br /><br />Yeni bir ruhu oldu kelimelerin. Yenilik gerek !e.dhttp://www.blogger.com/profile/07298790918503981385noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-8520358797464866554.post-4392660766635082102010-10-31T12:58:00.000-07:002010-10-31T13:23:14.208-07:001, 2, 3 ve sanırım 4 ?Ortada belirsiz olan bir şeyler varsa hayat bir anda yorucu olmaya başlar. Yorucu ve tatminkar olmayan saatler sizi bekliyor demektir. Ne yapılırsa yapılsın, nereye gidilirse gidilsin, Ne yenilirse yenilsin insanın kafasının bir köşesinde belirsizlik tam anlamıyla pis pis sırıtarak ona rahat nefes aldırmamaya devam eder. Kimilerimiz tabi bu konuda daha başarılıyızdır. Belirsizlik tuzu kuru bir vaziyette orada öylece beklerken hiç istifimizi bozmadan normal yaşantımıza devam ederiz. Bu yetiyi kazanmış insanlar çok değerli bir yoksunluğa hizmet ettiklerinin farkında değildir. Çünkü mevzu bahis bu durum her yiğidin harcı değildir. <br /><br />Ben de işte bu dönemlerden birinde olduğum için ne bahsi geçen yiğit kişi gibi olayı kabullenip hiç bir şeyi umursamadan yoluma devam ediyorum, ne de kafamdaki o bit yeniğine yenilmeye niyetim yok. İkisinin ortasında bir çizgide yoluma devam ediyorum. Hayatın getirdiği o malum belirsizliklere biri sebep oluyorsa gidin ve kafasına dünyadaki en büyük pilates topunu atın. ( kurtuluşu var ) Kişi bazında gelişmiyor ve zamanın getirdiği lanet olasıca süreçlere giriyorsanız bırakın o zaman nasıl geldiyse öyle gitsin.<br /><br />Bizden kıymetlisi yok ki canım ! <br /><br />Üstelik bu belrisizliğin üzerine hallice '' belli, alenen ortada ve tatminkar edici bir durum denk gelirse işte o an paha biçilemez bir an olacaktır ! <br /><br />Belli- belirsiz, zaten hayat tekinsiz : )<span style="font-style:italic;"><span style="font-weight:bold;"></span></span></span>e.dhttp://www.blogger.com/profile/07298790918503981385noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-8520358797464866554.post-84948619532059792892010-09-10T14:32:00.000-07:002011-09-19T14:51:03.131-07:00Sonu geldi bahçenin baharın...<span style="font-weight:bold;">Şimdi telaşa kapılmanın, hırkaları meydana çıkarmanın, serinliğin kalp atışlarını hissetmeye başladığımızdan kapıları kapatıp içeri girmenin zamanı mı ?<br /><br />Ne vardı yani? Oturuyorduk ne güzel bahçelerde, parklarda, kırlarda, teraslarda...Şimdi bu telaşla, rehaveti kuşanmak mı gerekli yani? Dolapları; kalın, kollu, kuşaklı doldurmak fikri derken, savulun son bahar geliyor, geldi !<br /><br />Melankoli siz istemeden çöreklenecek eşiklerinize. İster kapılarınız sıkıca kapatırsınız, isterseniz bi nebze mozaşistlik de akıyorsa damarlarınızdan, içeriye biraz buyur edip nabzını yoklarsınız. Baktınız ki haddini aşıyor, doğru kapı dışarı edin şimdiden. Çetin kış gelince siz kovsanız da gitmez nitekim. O soğukta alıcısı da çıkmaz hem. Herkes elindekinden kurtulmaya bakar biliyorsunuz. <br /><br />Ama özleniyor da bi yandan. Gelsin ! Şöyle kaşkollarımızı boynumuza dolayıp ellerimizi ceplerimize telaşla soktuğumuz, ıslak camların ardında sıcak kahvemizi de keyifle yudumladığımız günleri yaşayalım azıcık. Belki biraz çabuk gideriliyor hasret ama, gelmezse de yaz gelince hiç açar mıyız kapılarımızı ardında kadar tekrar ? Gelsin ki özleyelim biraz toprağa basmayı. Kokusuyla idare edelim bir süre...Şöyle puslu puslu...Serin derin! <br /><br />Hoş, bu son bahar geldi.<span style="font-weight:bold;"><span style="font-weight:bold;"></span></span></span>e.dhttp://www.blogger.com/profile/07298790918503981385noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-8520358797464866554.post-7555042526860551232010-08-05T04:42:00.000-07:002010-08-05T05:06:43.377-07:00Bana o mumu verme, nerde projektörler ?<a href="http://1.bp.blogspot.com/_rNHt3wOE6n0/TFqpCASk07I/AAAAAAAAARE/OtbnmT-mC54/s1600/mum.jpg"><img style="float:right; margin:0 0 10px 10px;cursor:pointer; cursor:hand;width: 200px; height: 133px;" src="http://1.bp.blogspot.com/_rNHt3wOE6n0/TFqpCASk07I/AAAAAAAAARE/OtbnmT-mC54/s200/mum.jpg" border="0" alt=""id="BLOGGER_PHOTO_ID_5501895746689225650" /></a><br /><strong><strong><br /><br />Zincirleme olarak karşına çıkan hayati zamazingolar! Önüne serili bir harita olsa ve nokta atışı yapmak istesen ancak bu derece başarılı olabilirsin. Nerde sihirli küren, ya da nerde olduğunu bilmediğin o tozlu sihirli küre her neredeyse sürekli işine burnunu sokuyor bilesin. Ele geçirmen gerekli artık ve kuvvetlice nefesini içine çekip büyük bir kuvvetle tekrar geri üflemen, tozunu savurman. Elimde bi adet sihirli değnek var böyle tuşuna basınca yanıp sönüyor, etraflıca hülülü ışıkları var felan ama onun çakma olduğuna birinci elden şahit olduğum için işe yaramadığına inancım sonsuz. Peki geri kalan eşyalar mı geldikleri noktadan bişeyler sürüklediler beraberinde. Evimin duvarında guguklu saat de yok ki canım.<br /><br /><br /><br />Bak hayat bu sözüm sana! <br /><br />Şu darı dünyada , işsizlik dönemimde, habire ordan oraya sürükleyip, bir ağacın dalına takılmama ve kök salmaya en azından teşebbüs etmeme izin vermeyeceksen şimdiden anlaşalım seninle. Eline aldığın o kocaman kumandayla istenmeyen insanları ve olayları nasıl burnumun dibine ışınlayabiliyorsan beni biraz da taht-ı revanın kalkış istikametine sürükle canım. Tamam anlıyorum, cidden sana minnetarım, hatta şanslıyım genel olarak, ama artık biraz belirgin şeyler üzerinden hareket etsek ben de 5 duyu organımı kullabilsem artık fena mı olur. İşaretleri topladığım çuvalların sayısı artık baya bi sabır zorlayacak kıvama geldi. Depo edemem bana hiç öyle bakma. ''Ver o kumandayı bana'' dedirtme ve bi yolunu buldur artık olur mu (?)<br /><br />Üstüne gelmyeceğim, kibarlığımdan ödün vermeyeceğim ama ; sana demet demet ünlem işareti yolluyorum gerisini sen anla artık! <br /><br />demet demet !!!!!!!! böyle noktası kocaman ünlemler !!!!</strong></strong>e.dhttp://www.blogger.com/profile/07298790918503981385noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-8520358797464866554.post-5414732444002802692010-06-24T00:25:00.000-07:002010-06-24T00:51:09.771-07:00Genişledikçe içinde kaybolunan kişilik.<a onblur="try {parent.deselectBloggerImageGracefully();} catch(e) {}" href="http://1.bp.blogspot.com/_rNHt3wOE6n0/TCMOBn55NXI/AAAAAAAAAQ4/6jJKzH7q0ek/s1600/ELB%C4%B0SE.JPG"><img style="float: right; margin: 0pt 0pt 10px 10px; cursor: pointer; width: 144px; height: 200px;" src="http://1.bp.blogspot.com/_rNHt3wOE6n0/TCMOBn55NXI/AAAAAAAAAQ4/6jJKzH7q0ek/s200/ELB%C4%B0SE.JPG" alt="" id="BLOGGER_PHOTO_ID_5486244192121861490" border="0" /></a><span style="font-weight: bold;font-family:verdana;" >Kişilik genişlemesi diye bir şey var mıdır? </span> <span style="font-weight: bold;font-family:verdana;" >''Kişiliğim potluk yapmaya başladı'' dese biri mesela , bir kaşımızı kaldırıp ''nasıl?'' bakışı atmaz mıyız karşı tarafa. Ben olsam şaşırmış gibi bakmazdım. Çünkü var öyle birşey. Adı kişiden kişiye değişebilir ama geçerliliği tecrübeyle sabitlenmiştir. </span> <span style="font-weight: bold;font-family:verdana;" ><br /><br />Misal; aynı olaylara eskiden verdiğiniz tepkileri artık vermiyorsanız...Sizi eskiden deli gibi rahatsız eden şeylere burun kıvırıp elinizin tersiyle itiyorsanız....millet deli gibi dedikodu yaparken '' acaba bana mı ilginç gelmiyor'' demeye başladıysanız, çeşitli haberler sizin gözünüzde klasikler mertebesine eriştiyse. O makamdan bir türlü inmiyorsa...Söz konusu sizin ''vay be imkansız birşey '' diye atfettiğiniz olaylar, durumlar, kişiler, zamanlar artık ''tesadüf'' olarak kayıt altına alınıyorsa. Evlilik arifesindeki çiftlerin'' bu yüzük olmalııı, burada evlenilmeliii, bu insanlar gelmeliiii, o renk değil bu renk olmalıııı!'' gibi tavırlarını abartılı bulup, çocuk yapanlara da akıl erdiremiyorsanız. Rakamlara takılmıyorsanız, güneş gözlüğü kullanan ve onu hiç çıkartmayan insanlarla iletişim kurmaya çalışırken an gelip o gözlüğü çıkarıp ''böyle daha iyi'' diyerek sözünüze kaldığınız yerden devam etme eğilimi (aman!) geliveriyorsa. O da değil; bir araba gelip çarpabilir an gelip, o yüzden ''ıdı vıdılarla öldürmeyin anınızı, tadını çıkarınnn! '' diyorsanız bir yandan da</span>...<br /> <span style="font-weight: bold;font-family:verdana;" ><br />Ve bunun gibilerini ve bunun çok daha fazlasını...</span> <span style="font-weight: bold;font-family:verdana;" >Ya bu karakterinizde kısa süreli rehavet oluştuğunun ya da artık değme terzilerin derdinize derman olamayacağının işaretidir.<br /><br />O kişilik pot pot devam eder artık uzunca bir süre, hatta düzeltilmeye çalışırken de teğelli teğelli...</span> <span style="font-weight: bold;font-family:verdana;" >Ta ki an gelip de ''cillop dikiş makinası'' ile karşılaşıncaya kadar. O zaman köşe bucak kaçmanın tam zamanıdır, ya da teslim olmanın !</span>e.dhttp://www.blogger.com/profile/07298790918503981385noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-8520358797464866554.post-522994169415452232010-05-17T03:57:00.001-07:002010-05-17T04:48:45.993-07:00balkonumdur, bahçemdir, börtüdür böcektir...Habitatımdır, size ne!<a href="http://4.bp.blogspot.com/_rNHt3wOE6n0/S_EtCHLE9BI/AAAAAAAAAQw/6DqDsXWMr5M/s1600/Bahce-Balkon-ve-Evlerde-Bitkisel-Bezeme__11283441_0.jpg"><img style="MARGIN: 0px 0px 10px 10px; WIDTH: 200px; FLOAT: right; HEIGHT: 184px; CURSOR: hand" id="BLOGGER_PHOTO_ID_5472204536540361746" border="0" alt="" src="http://4.bp.blogspot.com/_rNHt3wOE6n0/S_EtCHLE9BI/AAAAAAAAAQw/6DqDsXWMr5M/s200/Bahce-Balkon-ve-Evlerde-Bitkisel-Bezeme__11283441_0.jpg" /></a> <strong><span style="font-family:verdana;">Yaşıtlarımdan bir çoğu çiçek yetiştiren, bahçe seven, otları bilen insan grubuna yaşlı, eski kafa muamelesi yapıyor. Aynı grup erken kalkan insan gruplarına da aynı muameleyi yapabiliyor zaten. Dolayısıyla bu grup izninizle hayatını üretimden ziyade tüketime odaklamış, hayatı oluşturan kavramlardan bir gezegen uzakta, soluk alıp verirken aslında o anki faaliyetinin bile farkında olmayan popülasyonun başını çektiği ''vurdumduymaz ukelalar'' adlı odaya kişisel kanatimce kapatıldılar. Gerçi onlar bu durumdan bi haberler çünkü pencereler açık durumda. Olsun elbet stoklar bitecek ve kapıyı açmak zorunda kalacaklar o zaman da aşağısının boşluk olmasıyla yüzleşecekler.</span></strong><br /><strong><span style="font-family:verdana;"></span></strong><br /><strong><span style="font-family:verdana;">Size ne kardeşim! ''Çiçek de yetiştiririm ot da hatta elimden gelse yeni bir canlı türü de'' Bastığım toprağın hakkını bu şekilde verdiğime inanıyorum belki. Üstelik böceklerin, kanatlı canlıların da konacak bir tutam dalı olsun betondan ziyade. Yedik, yiyoruz, bitti, gidiyor, silkelenip kendinize geliniz artık!!!! Yürüyen merdivende hareketsiz kalan parmacıklarımızla denizin sıcaklığını bir yoklamak gerek!</span></strong>e.dhttp://www.blogger.com/profile/07298790918503981385noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-8520358797464866554.post-25365844062410677152010-03-21T13:10:00.000-07:002010-03-21T13:28:33.143-07:00Bahara verilmiş sözüm var, tutamam kendimi!<span style="font-family:verdana;"><strong>Ve bahar geldi...</strong></span><br /><span style="font-family:verdana;"><strong></strong></span><br /><span style="font-family:verdana;"><strong>Dallarda kendine hakim olamayan çiçekler sarkarken omuzlarımızdan aşağı adımlarımızın hızlanmasına engel olamıyoruz. Havada hali hazırda tutunulacak dallar varmışçasına sıçrayıp , tek hamlede bir süre asılı kalıp yolumuza devam...</strong></span><br /><span style="font-family:verdana;"><strong></strong></span><br /><span style="font-family:verdana;"><strong>Değil miyiz?</strong></span><br /><span style="font-family:verdana;"><strong></strong></span><br /><span style="font-family:verdana;"><strong>Ben öyleyim, olmanızı da tavsiye ederim. İçimden şarkılar geçerken biryandan da kulağıma çalınan güzel şarkılara eşlik etmekten alıkoyamıyorum kendimi. Belki blog denilen ekrana sığdıramadım nicedir düşündüklerimi ama kağıdı kalemi çantamdan uzaklara savurup atmadım. Yolda gidip gelirken şehr-i karmaşada ''off'' lar ''puff''lar arasında, kafamı şiddetle kaldırıp tüm gücümle karaladım durdum. İçi kabalıklarla dolu insan müsvetteliklerine, omuzlarda yığılı yorgunlukların tahamülü zor anlarına rağmen, belki sebebi gençlik, nefesimi tutup ne hamleler yaptım buralarda yokken. Kimbilir sizin hamlelerinizde de neler vuku buldu. Ama ayracı öyle bi sıkıştırdım ki bu kez sayfaya...Ne kendimden ne sizden haberdar oldum. Ben gerçekten yoktum. Kimsenin etlisine sütlüsüne bulaşmadan kendi hamlelerimin ritmiyle yoruldum. Ritimler boğduğu zaman neden başkasını da yorayım ki dedim. </strong></span><br /><span style="font-family:verdana;"><strong></strong></span><br /><span style="font-family:verdana;"><strong>Ve geldim yine. Mevsim dönümleri kimi zaman iyi gelmez. Hatta yorgunlukla başlar daha çok. Kış geride bırakılınca. Karlar eridi çoktan. Rüzgarlar da yakmıyor artık yüzümüzü. Savrulan saçlarda bahar kokusu var!</strong></span><br /><span style="font-family:verdana;"><strong></strong></span><br /><span style="font-family:verdana;"><strong>Hoşgeldi! iyi geldi...</strong></span><br /><span style="font-family:verdana;"><strong></strong></span><br /><span style="font-family:verdana;"><strong></strong></span>e.dhttp://www.blogger.com/profile/07298790918503981385noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-8520358797464866554.post-71257161335169262062010-01-01T12:34:00.000-08:002010-01-01T12:53:14.825-08:00AYRAÇ<a href="http://2.bp.blogspot.com/_rNHt3wOE6n0/Sz5gnl6HuZI/AAAAAAAAAQg/2H7EErnEqO0/s1600-h/ws_Anyway_it%E2%80%99s_my_Umbrella__1280x800.jpg"><img id="BLOGGER_PHOTO_ID_5421877234707708306" style="FLOAT: right; MARGIN: 0px 0px 10px 10px; WIDTH: 200px; CURSOR: hand; HEIGHT: 125px" alt="" src="http://2.bp.blogspot.com/_rNHt3wOE6n0/Sz5gnl6HuZI/AAAAAAAAAQg/2H7EErnEqO0/s200/ws_Anyway_it%E2%80%99s_my_Umbrella__1280x800.jpg" border="0" /></a> <span style="font-family:verdana;"><strong>Silkelen ve kendine gel!</strong></span><br /><div><span style="font-family:verdana;"><strong></strong></span></div><br /><div><span style="font-family:verdana;"><strong>Zaman sayacı son solukta, tozu dumana katarken, ben de ritmine kapılıp farklı bir yöne mi savrulmaya başladım da bu kadar uzun bir zaman yazmamışım hiç birşey. Dolu dolu öyle dolu ki herşey. Dolulukların arasında sıkışıp bir an kafamı gökyüzüne kaldırdığımda herşey yerli yerinde orada. Yok, bir yıldız daha parlak. Göz kırpıp dururken o yıldız bana, alaycı bir bakış atıp hızlı adımlarla devam ediyorum. Yine direniyorum. Yolun üzerinde işaretler yığınla, karşılaştığım insanların söylemeden duymalarımı arttırıyorken hızla...Görmezden gelip işaretleri yine, bir alaycı gülümseme daha.</strong></span></div><br /><div><span style="font-family:verdana;"><strong></strong></span></div><br /><div><span style="font-family:verdana;"><strong>Çaktırmadan içlenmeye de başlanıyor üstelik akabinde. İçlendikçe sesli düşünmeye başlamak olası. Uygunsuz zamanlarda sesli düşünüp kendine gülmek de kaçınılmaz...ah değişen zaman! neleri unutturuyorsun da neleri çıkarıyorsun karşımıza. Değişmesem inanmazdım bu yaptıklarına. Kendini haklı çıkarmaya çalışıp o uygun zamanları kollaman pek hoşuma gitmiyor ama bekleyeceğiz elimiz mahkum.</strong></span></div><br /><div><span style="font-family:verdana;"><strong></strong></span></div><br /><div><span style="font-family:verdana;"><strong>Gel zaman git zaman kırmızı işaretler söz konusu! elime yüzüme</strong> <strong>bulaştırmak istiyorum olanı biteni, sonra bak yine alaycı bir gülümseme...Gül kendine</strong></span><strong>!</strong></div>e.dhttp://www.blogger.com/profile/07298790918503981385noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-8520358797464866554.post-74082146262374463662009-11-29T13:52:00.001-08:002009-11-29T14:50:53.715-08:00Anlatılması lazım gelen evler<div align="justify"><a href="http://3.bp.blogspot.com/_rNHt3wOE6n0/SxL6s4B_NvI/AAAAAAAAAQU/VH5og4QkoOs/s1600/saks%C4%B1.jpg"><img id="BLOGGER_PHOTO_ID_5409661751287297778" style="FLOAT: right; MARGIN: 0px 0px 10px 10px; WIDTH: 200px; CURSOR: hand; HEIGHT: 166px" alt="" src="http://3.bp.blogspot.com/_rNHt3wOE6n0/SxL6s4B_NvI/AAAAAAAAAQU/VH5og4QkoOs/s200/saks%C4%B1.jpg" border="0" /></a><strong><span style="font-family:verdana;">Bayram münasebeti nedeniyle kapısı çalınan, aralanılan, ardına kadar açılıp içeri buyur edilen evler... O evlerin bir kısmı çocuklukta metrelerce uzunlukta koridorları, kocaman odaları olduğu düşünülen ancak gel zaman git zaman sonra yaş büyüdükçe, beden de yaşa ayak uydurunca o kadar da büyük olmadıkları farkedilen bayramlık , ilginç olan; kokuları değişmeyen, renklerinden de çok ödün vermemiş olan evler. İçerisi kalabalık, kalabalık oldukça da neşesine neşe katanlar. </span></strong><br /><strong><span style="font-family:verdana;"></span></strong><br /><strong><span style="font-family:verdana;">Bayram nedeniyle sayısı artan ev nüfusu, kalabalıklar azalınca başbaşa kalan, kalabalık sebebi, yüzleri çizgili, elleri benekli insanlar. Bir o kadar da yorgun ama dinç bedenler. Çaktırmadan titreyen eller, tutulan bele elle destek vermeler. Ama aynı zamanda evindekilere ikram edemediği birşeyler kalmasın diye çırpınan o güzel ev sahipleri. </span></strong><br /><strong><span style="font-family:verdana;"></span></strong><br /><strong><span style="font-family:verdana;">Bu evlerden biri çocukluk yıllarında tanışılmamış, kapısı değil aralanmak henüz görülmemiş ama gençlik yıllarında içinde yer almaya gönüllü olunan, bir apartmanda yan dairesine komşu olunmaya layık görülmüş bir hane oluverir. İyi ki de olmuştur. Çünkü o komşu dairedeki komşu teyze; al yanaklı, tombul, güler yüzlü, netice itibariyle başında haresi, sırtında bi çift kanadı eksik bir bayanın evidir. </span></strong><br /><strong><span style="font-family:verdana;"></span></strong><br /><strong><span style="font-family:verdana;">Kasımpatı alınır, evinin kapısı çalınır eldeki çiçekler evin içine girince oracıkta sönük kalır. Bu evin odaları duvar kağıdı kaplı, vitrinleri oymalı, avizeleri de genellikle yumurta ampüllüdür. Cam kenarlarında menekşeler dizi dizidir, bazılarının koltuk kenarlarında ''koltuk cepliği'' denildiğini sandığım, içine; gözlük, tv kumandası, tespih vs konulan ayrıntıların olduğu ama koltuklarına oturulduğu andan itibaren dinlendiren evlerdendir. Eski defterler açılır, yenilerle kıyas yapılır '' ahh ah'' denilir akabinde '' şu yaştayım ama nasıl geçti sor, anlamadım'' dedirtir...</span></strong><br /><strong><span style="font-family:verdana;"></span></strong><br /><strong><span style="font-family:verdana;">işte o anlatılanların hepsi '' nasıl geçtiği anlaşılmayan'' o yılların dilim dilim kesitleridir. Saatler birleşip ömür pastasını tamamlama yolunda hızla ilerliyordur. Karşısında geçilip oturulan o insan yerine düşünülür, işin içinden çıkılmaz gençlik hallerine dönülür. Ama o haller zamanı dondurur, duvarları huzur boyalı odalarda kendini dinletir insana. Bayramlar da buna sebep oldukça iyi ki varlardır...</span></strong><br /></div><strong><span style="font-family:verdana;"></span></strong>e.dhttp://www.blogger.com/profile/07298790918503981385noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-8520358797464866554.post-36698214088648401722009-11-14T11:27:00.000-08:002009-11-26T12:39:39.395-08:00ruhun, hani şu...<a href="http://1.bp.blogspot.com/_rNHt3wOE6n0/Sv8KJOVfnoI/AAAAAAAAAQM/7ejN-pPBrzs/s1600-h/lastik-salincak.jpg"><img id="BLOGGER_PHOTO_ID_5404049231451233922" style="FLOAT: right; MARGIN: 0px 0px 10px 10px; WIDTH: 200px; CURSOR: hand; HEIGHT: 133px" alt="" src="http://1.bp.blogspot.com/_rNHt3wOE6n0/Sv8KJOVfnoI/AAAAAAAAAQM/7ejN-pPBrzs/s200/lastik-salincak.jpg" border="0" /></a><strong><span style="font-family:verdana;">Salıncaklar sallandırıp yüksek tepelerde, nefesini tutup, aşağıya bakamayarak gözünü kaçırmak istemen, garip! Soluğun boğazında bir iki saniyeliğine hiç değilse düğümlense ve birden yeşilliği görüp rahatlama hissetsen...Yere bazsa ayakların salıncaktan korkunca birden. Kollarını ardına kadar açamazsın bu yüksek tepede kurulu salıncakta şimdi...diyelim ki açtın o narin kollarını ardına kadar, salıncağı kuracak tepe bulamazsın bu kez. İç çekip yoluna devam!</span></strong><br /><div align="justify"><strong><span style="font-family:verdana;"></span></strong></div><br /><div align="justify"><strong><span style="font-family:verdana;">Ruhun...içindeki o garip şey. Kimi zaman sis bulutu, kimi zaman külçe altın, bazen çöp tenekesi hatta. Acımasız, kimseye olmasa da kendine bazen. Elinde olmadan bir başkasına. Öfkeli, hırçın soluk içinden kopup giden...Heyecanını tutamayıp ağzından çıkacakmış gibi hissettiren. Etraflıca boşluklar olduğunda da, gazete kağıtlarını, tutam tutam pamuğu boşluklarına tıkıştırmak istediğin. Halatlarla bağlasan yerinde tutamayacağın, yaksan yakamayacağın, buhar olsa havaya karışsa dediğinde daha da şiddetli kaynayan, çıkış yolu bulamayıp yine su damlalarını içine serpiştiren...</span></strong></div><br /><div align="justify"><strong><span style="font-family:verdana;"></span></strong></div><br /><div align="justify"><strong><span style="font-family:verdana;">iç çekip aniden yoluna devam...kocaman iki ağaç var ilerde bak! yamacın başında. hadi kur salıncağını da ayaklarını sallaya sallaya nefesini tut yeniden!</span></strong></div><br /><div align="justify"><strong><span style="font-family:verdana;"></span></strong></div><br /><div align="justify"><strong><span style="font-family:verdana;">Nasıl birşey? zamanın mı var? yoksa zamanın mı dolar o an?</span></strong></div>e.dhttp://www.blogger.com/profile/07298790918503981385noreply@blogger.com2tag:blogger.com,1999:blog-8520358797464866554.post-66499241969331548962009-10-20T12:44:00.000-07:002009-10-20T13:08:13.681-07:00kırık, çarpık, buruk<div align="justify"><strong><span style="font-family:verdana;">Hayatındaki</span></strong> <a href="http://4.bp.blogspot.com/_rNHt3wOE6n0/St4YbzQM1-I/AAAAAAAAAQE/D4itnW0BMQg/s1600-h/brokenvistaleafbysomratvj7.jpg"><span style="font-family:verdana;"><img id="BLOGGER_PHOTO_ID_5394776269530126306" style="FLOAT: right; MARGIN: 0px 0px 10px 10px; WIDTH: 200px; CURSOR: hand; HEIGHT: 150px" alt="" src="http://4.bp.blogspot.com/_rNHt3wOE6n0/St4YbzQM1-I/AAAAAAAAAQE/D4itnW0BMQg/s200/brokenvistaleafbysomratvj7.jpg" border="0" /></span></a><span style="font-family:verdana;"><strong>önemlilik derecesi keskin sınırlarla belli olan eşyalara zarar gelirse oturup ruhunu yorar insan. Zarar verdiği eşyanın faturasını kendine çıkarır. Eşyalar önemsizdir, candan ötesi yoktur denilir. Ancak bizi üzen de odur ya, onu size veren birileri olmuştur, sizin adınız gibi bildiğiniz zamanlarda konuşmalarınıza şahit olan eşyadır belki o, ya da anneanneninizin vitrinininde çocukken önünde bir oraya bir buraya koşturduğunuz dönemlerde, siz hayli ciddiyetsizken vitrinde gayet kendinden emin duran eşyadır o. Şimdilerde üzerinde sandık kokusu vuku bulur, o zamanlarda kolonya kokusu varken üstünde. Kırılmıştır ya şimdi...kırılırken içiniz cız eder, hele ki o eşya sizin değil bir başkasının hatırasıysa lime lime olursunuz. Zamanı geri almak mümkün olsa aradaki ayrıntıları boşverip zamanı sırf o eşya için geri alırsınız. Sizin değildi o ama elinizi sürmüştünüz bir kere ve şimdi yerdedir bin parça, zarar görmesin diye uğraşırken üstelik...</strong><br /></div></span><strong></strong><br /><br /><br /><strong><span style="font-family:verdana;">giden gitmiştir...Başkalarının hatırasına burnunuzu sokmuş gibi hissedersiniz bir anda. Giden her ne olursa olsun artık. Yanlış zamana denk gelen yanlış olaylar vardır ya işte, atsanız atılmaz satsanız satılmaz...Değil yaşadığınız o anı kendinizi koyacak yer bulamazsınız ya hani bazen. Kırdıkça kırılmışsınızdır aslında, üstelik elinizde olmadan. Başkasının gözlerindeki önem derecesini görürsünüz o eşyanın. Başkasının mutsuzluğuna sebep olmuş gibi hisseder kendinizi de ziyadesiyle mutsuz edersiniz! Sonra lanet olası bitemez üçlemeler vardır. Üçlemezsen olmaz nedir hikmeti bilinmez. ve hemen akabinde istemeden bu sefer de kendine ait başka bir eşyaya zarar verirsin. Üçlememek için direnirsin şimdi de. </span></strong><br /><br /><br /><strong><span style="font-family:verdana;"></span></strong><br /><br /><br /><strong><span style="font-family:verdana;">Manasızdır çünkü!</span></strong><br /><br /><br /><strong><span style="font-family:verdana;"></span></strong><br /><br /><br /><strong><span style="font-family:verdana;"></span></strong>e.dhttp://www.blogger.com/profile/07298790918503981385noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-8520358797464866554.post-14362326363666838632009-10-14T12:43:00.000-07:002009-10-14T13:12:43.949-07:00yaşasın kötülük, savulun!Üç beş biliyorsun ya bişeyler. Birileri sert çıkışlar yapınca nasıl sağlam durabildiğini biliyorsun. Hayat bu ya, herkesin işi rast gitmez her saniye. Hayat yorar bazen insanı, yormasa bile bir cimdik atıverir, kendine gelirsin. Sonra sen diğeri; kendini şaşırdıkça, belki birazcık etrafındakileri de şaşırtırsın. Halbu ki şaşırdıkça yorulan aklın fikrin, ve ziyadesiyle yüzünü döndüğün insanlar aslında pamuk tarlalarını sana hediye etme niyetinde habire. Habire hediyeler sunma memnun etme telaşında. Mutlu gördüğünde de mutlu hissetmeye devam etmekte sayende. sayenizde...Ki sen de öylesindir bilmez miyiz hiç. kıymetli kişi.<br /><br />Bu gün senin cam halini bi gören duyan oldu biliyorum...kendini fazla abarttıkça bu hayata direnmeler konusunda, yufka yüreğinden börekler açıp tepsiye savuran çok olur biliyorsun. O yüzden gel sen beni dinle. Fazla şımartma aklındaki fikrindeki süper insanları. Durman gereken yeri iyi bil, adın gibi . Cam felan da değilsin, ya da illaki camsan, çoktan buzlu cam statüsüne terfi oldun. Hadi şimdi kırıl kırılabilirsen, cam tuğla olma da, aman!e.dhttp://www.blogger.com/profile/07298790918503981385noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-8520358797464866554.post-58189224186985800932009-10-05T14:03:00.000-07:002009-10-05T14:50:26.373-07:00Aklıma asılı çamaşır ipi, hayaller mandallı üstelik<a href="http://4.bp.blogspot.com/_rNHt3wOE6n0/Sspp0nZNj-I/AAAAAAAAAP4/C0qIvIhIvqw/s1600-h/mandal-ahmetak.jpg"><img id="BLOGGER_PHOTO_ID_5389236256751063010" style="FLOAT: right; MARGIN: 0px 0px 10px 10px; WIDTH: 200px; CURSOR: hand; HEIGHT: 200px" alt="" src="http://4.bp.blogspot.com/_rNHt3wOE6n0/Sspp0nZNj-I/AAAAAAAAAP4/C0qIvIhIvqw/s200/mandal-ahmetak.jpg" border="0" /></a> <span style="font-family:verdana;"><strong>Dönem dönem gidilesi gelen yerler takılır aklıma benim. Üstelik aklıma takılıdır sürekli o yerler, zaman zaman su yüzüne çıkar, hatrını sorarım o yerlerin. Herkese olur mu bilmem.</strong></span><br /><div align="justify"><strong><span style="font-family:Verdana;"></span></strong></div><br /><div align="justify"><span style="font-family:verdana;"><strong></strong></span></div><div align="justify"><span style="font-family:verdana;"><strong>Bir gün yolda yürürken kocaman ağaçlar arasından geçtiğim bir anda gökyüzüne çeviririm kafamı , gözüm bulutlara takılır. Kendimi bir göl kenarında hissederim. O göl kenarında ağaçlar vardır burda olduğu gibi, ama burada olmayan çok farklı şeyler de orada biraradadır. </strong></span></div><br /><div align="justify"><strong><span style="font-family:Verdana;"></span></strong></div><div align="justify"><span style="font-family:verdana;"><strong>Ahşap bir ev vardır mesela o evin kocaman mutfağı vardır, mutfağında reçel kavanozları dizili raflar....merdivenleri vardır üst kata uzanan. Üst kata çıkmadan önce gözüm sağdaki ufak bir odaya takılır. Evet tahmin eder misiniz bilmem ama orada da mutluluk aşılayan ve bir o kadar da huzur veren ayrıntılar mevcuttur. Açık renkli kanepede kırmızılı, mavili desenlerin olduğu, bol minderli huzur koltukları mevcuttur iki adet. Kitaplık vardır o kıymetliler için. Sığınak havasındadır özetle bu oda. Çekmecelerde, dolap raflarında olan herşey gelir o an gözüme. Yukarı çıkarım yavaş yavaş. Yukarı da da mevcut olan muhtemelen huzur verici yeşil tonlarıdır insanın eline ayağına bulaşan. Aklını çelen huzur...Bu evin sabah kahvaaltılarında fesleğen yapraklı zeytin taneleri mevcuttur. </strong></span></div><br /><div align="justify"><strong><span style="font-family:Verdana;"></span></strong></div><div align="justify"><span style="font-family:verdana;"><strong>Balkona çıkılır balkonda da serin esen rüzgarı hissedersin. Masaya oturmadan önce canın çay ya da kahve içmek ister. Hemen telaşla aşağıya iner kendine mis gibi çay demlersin, yok yok kahve kutusunu ararsın... Sonra kurabiye ya da kektir kuvvetle muhtemel olasılık o an mutfak masasındaki fanusun içinde duran, küçük bir tabağa koyarsın işte içindeki o güzel şey herneyse. Yukarıdaki balkona çıkarken dışardan bir ses duyarsın...</strong></span></div><br /><div align="justify"><strong><span style="font-family:Verdana;"></span></strong></div><br /><div align="justify"></div><div align="justify"><span style="font-family:verdana;"><strong>..Dışardan bir değil bin ses duyarsın. İnsanlar yürür sana doğru koşar hatta kimisi, sağından solundan. Ağaçların dalları sallanmaya başlar gözün bulutlara takılmışken. onlarca yapraktan biri seni kendine getirir üzerinde biriktirip sana doğru bıraktığı yağmur suyuyla. Köşeyi dönünce senin evin... Minderleri dikmek için daha vaktin var. Kek tariflerini denemek için de bolca zamanın. Okumadığın kitapları okumak için de vaktin olacak senin daha. Sana göre öyle. Mevsim de yine yaza varır nasılsa...</strong></span></div><br /><div align="justify"><span style="font-family:verdana;"><strong></strong></span></div><br /><div align="justify"><span style="font-family:verdana;"><strong></strong></span></div><br /><div align="justify"><span style="font-family:verdana;"><strong></strong></span></div><br /><div align="justify"><span style="font-family:verdana;"><strong></strong></span></div>e.dhttp://www.blogger.com/profile/07298790918503981385noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-8520358797464866554.post-71469606377590687802009-09-28T13:08:00.000-07:002009-09-28T13:27:31.559-07:00PIRILDAK DAMLI KURABİYE EVLER<div align="justify"><strong><span style="font-family:verdana;">Bir gün gelir, sürekli söylediğin ve içinden de tekrar ettiğin şeylerin bir anda hayata geçtiğini görmek istersin. Bu aklından geçenler sadece o güzel insanların daha da güzel gözükmesini sağlamak, üstü kapalı kalan ayrıntılara gün ışığını tutmak bir az olsun daha da iyi hissettirmek hevesinden ileri gelir. Onların mutluluğu çoktan senin mutluluğun olmuştur. Tıpkı diğer iyi şeyler gibi...<br /><br />YENİLİK.<br /><br />Bunu yapsak, şunu yapsak da yenilensek. Çünkü , yenilik berekettir, canlılık getirir hareket getirir, gülümsetir. Oturduğu koltuğun yerini değiştirmeli insan arada bir. Sırtını güneşe dönmüşse küslüğü aradan kaldırmalı, güneşe bakmalıdır, serinliği içinde hissetmelidir. Işıl ışıl olmalıdır...<br /><br />Öyle yaptık biz de. Işığı engelleyen toz zerreciklerini üfledik önce. Kıyıda köşede kalan tohumlara yol verdik, şimdi hızla toprağın yüzeye yakın kısmına doğru hareket halindeler. Öyle hissediyoruz, bilmiyoruz. Kavanozlarımızın yerini değiştirdik, renkli şeker hamurlarına '' siz de şöyle bir dönün cama doğru, bakın dışarıdaki enerjiye'' dedik. Enerjiye baktıkça o da kendini esirgemedi bizden daha ilk günden giriverdi kapıdan içeri. Öyle oldu böyle oldu derken...içeri birileri girdi '' ne güzel bir yer burası'' dedi. Bir küçük çocuk girdi hevesle yaptıklarımıza baktı. Başka biri daha geldi, ''bunlar yeni mi?'' dedi...<br /><br />YENİ...ESKİ AMA, İNANIN YEPYENİ.<br /><br />Öyle iyi geldi ki. Işık eteğimize paçamıza yapıştı bizi kovalıyor sanki...<br /><br />Hep böyle sürmeli.<br /><br />Küçük Kurabiye Dükkanı yenilendi :)</span></strong></div>e.dhttp://www.blogger.com/profile/07298790918503981385noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-8520358797464866554.post-60778011578337116422009-09-18T13:27:00.000-07:002009-09-18T14:02:10.587-07:00Bayramdır bana bazı bazı...<div align="justify"><a href="http://2.bp.blogspot.com/_rNHt3wOE6n0/SrP1FDoEWEI/AAAAAAAAAPw/P_Pxx8gmz2Q/s1600-h/3347688356_b58b829d0c.jpg"><img id="BLOGGER_PHOTO_ID_5382915446859388994" style="FLOAT: right; MARGIN: 0px 0px 10px 10px; WIDTH: 120px; CURSOR: hand; HEIGHT: 200px" alt="" src="http://2.bp.blogspot.com/_rNHt3wOE6n0/SrP1FDoEWEI/AAAAAAAAAPw/P_Pxx8gmz2Q/s200/3347688356_b58b829d0c.jpg" border="0" /></a><strong><span style="font-family:verdana;">''Eski bayramlar ah o eski bayramlar'' demeyeceğim çok yorucu oluyor çünkü... Gereksiz çırpınışlar içine giriyoruz, anımızı da tüketiyoruz çünkü.''Ah nerde o eskiler'' dedirtecek bir bayram geçmişi yığınımız da yok sanırım öyle büyük çaplı, ah ettirecek kadar. Nitekim isteyen canı istedikten sonra kıyısından köşesinden, bayram veya değil, yakalıyor iyi güzel huzurlu neşeli paylaşımcı anları. İstedikten sonra -bayram veyahut değil- şeker de, çikolata da ikram ediyorsun arkadaşına, yakınına sevdiğin birilerine. Ya da bayramı bahane etmeyip sırf görmek istediğin için onları ziyaret de ediyorsun. Belki bu şekilde bayram rehavetinden bile sıyrılıp daha kıymetli oluyorsun, oluyor. Hoş geldin beş gittin değil de, gerçekten ''ne iyi ettin de geldin'' diyordur içinden o güzel insan, ya da yüzüne gülümseye gülümseye, sindirerek seninle birlikte geçirdiği zamanı...</span></strong><br /><strong><span style="font-family:verdana;"></span></strong><br /><strong><span style="font-family:verdana;">Kolonya kokusu yoktur, kalabalıklar içinde kim, nerde, ne zaman, kiminle kaygısı yoktur, ''ah onlar da mı ordaymış'' rahatsızlığı da yoktur gittiğin yerlerde, belki bu şekilde herşey daha da yolundadır. Mecbur kaldığın için değil içinden geldiği için yapmışsındır gerçekten. Ama bir de bunu nesil farkından mütevellit seni ısrarla bayramda görmek isteyenlere anlat...yorucu olsun hayat o zamanlarda. Eskiden bıcı bıcı giydirilip oraya buraya sürüklenen sen şimdi elini ayağını istediğin yere istediğin ölçüde uzatabiliyorsun nasılsa. Yaş haddinden uzattırmaya bile başlayabilirsin hatta. Hoş belki o sürüklemelerle çok şey kazanmışsındır, hatta belki de şu anki hal-i ruhiyetinde de izleri mevcuttur. Bilinmez...</span></strong><br /><strong><span style="font-family:verdana;"></span></strong><br /><strong><span style="font-family:verdana;">Sıradan bi günde işte, yolda giderken, elinde çikolata pakediyle bir bayan geçti yanımdan bugün. O esnada, eski tanıdık bir koku geldi burnuma. Serin bir rüzgar yüzüme dokunup geçince, o andan oldukça mutlu oldum ben. Bayram bunu hissettirecekse gelsin dedim o an. Herkes güzel gözüktü işte o an. En çirkin kalpli insanları tanımıyor olsam bile hiç birşey için suçlayamazdım o halimle...Herkes kendi halinde.</span></strong><br /><strong><span style="font-family:verdana;"></span></strong><br /><strong><span style="font-family:verdana;">Bugün bayram veyahut değil. Bu gün adına bayram demek istiyorsanız bayram olsun. İstemiyorsanız da keyfiniz bilir. </span></strong><br /><strong><span style="font-family:verdana;"></span></strong><br /><strong><span style="font-family:verdana;">Hayat benimse bayramlarıma da biraz ben karar vereyim :) yarın olmazsa ondan sonraki gün olsun, mutlu olsun kutlu olsun yeterki... yoksa ben deli miyim ne? </span></strong></div>e.dhttp://www.blogger.com/profile/07298790918503981385noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-8520358797464866554.post-45369579509633152912009-09-13T12:28:00.000-07:002009-09-13T12:45:06.213-07:00Kamera alalı çok oluyor ancak film setinde kararsızlık hakim<strong><span style="font-family:verdana;">Zincirleme rastlantılar düşüncede de zincirleme haline getirilmezse bu işin kolaylıkla üstesinden gelinir. </span></strong><br /><strong><span style="font-family:verdana;"></span></strong><br /><strong><span style="font-family:verdana;">Rastlantıya rastlantı deyip geçmek içinden gelmiyorsa, illaki hayatı film şeridine çevirip seyrine doyulmaz hale getirmek istiyorsan seni tutan yok tabi. Yönetmen sen isen eğer, işler daha da kolaylaşır senin için. Senarist olmadığının ciddi anlamda farkında olman gerek ama. Sürprizlere hazırlıklı olman da gerek... işler yolunda gitmezse film setinde sakın topu yardımcı yönetmene atmaya kalkma hemen. Ya da suçu oyunculara atıp aynı sahneyi tekrar tekrar oynamalarını bekleme onlardan.</span></strong><br /><strong><span style="font-family:verdana;"></span></strong><br /><strong><span style="font-family:verdana;">İşte şimdi tesadüfi bir film yine...motor! </span></strong><br /><strong><span style="font-family:verdana;"></span></strong><br /><strong><span style="font-family:verdana;">Set ekibi yola çıktı şimdi. Sanırım sıradaki film deniz kenarında bir yerlerde çekilmek üzereymiş duyum aldım. Olur da yolum düşerse seyrine doyulmaz olsun istiyorum. Ancak yönetmenliğe terfi etmek için bir kaç günü doldurmam gerekli! </span></strong>e.dhttp://www.blogger.com/profile/07298790918503981385noreply@blogger.com3tag:blogger.com,1999:blog-8520358797464866554.post-20603164919969142262009-09-08T13:05:00.000-07:002009-10-18T14:10:25.191-07:00zaman zaman, ah ''o zaman''<a href="http://1.bp.blogspot.com/_rNHt3wOE6n0/SqbDpWR3MeI/AAAAAAAAAPo/48JvHSo1-p8/s1600-h/helindeniz-zaman%5B1%5D.png"><img id="BLOGGER_PHOTO_ID_5379201920063189474" style="FLOAT: right; MARGIN: 0px 0px 10px 10px; WIDTH: 160px; CURSOR: hand; HEIGHT: 200px" alt="" src="http://1.bp.blogspot.com/_rNHt3wOE6n0/SqbDpWR3MeI/AAAAAAAAAPo/48JvHSo1-p8/s200/helindeniz-zaman%5B1%5D.png" border="0" /></a> <strong><span style="font-family:verdana;">Anlatırken biri diğerine ''o kadar oldu mu diyor'', geçen seneydi, yok yok ondan önce, 3 yıl oldu mu...Bilmem kim daha ilk okuldaydı...<br /><br />öyleydi böyleydi, onun zamanı seninkinden hızlıydı, eksikti, fazlaydı. Derken bitmiş gitmiş olduğunu farkedersin. Konuşurken harcadığın o bolca zaman bir süre sonra diğer gruba dahil olur ''hani bahsederdik ya'' kalıplarına sığdırılır. Aslında bunda garip olan hiç birşey yoktur, zaman eskisi gibidir. Senden önce olduğu gibi senden sonra da olacağı gibi. O an olduğu gibi. Zamandır neticede... elle tutulmaz ama belki gözle görülür. Aklın bir köşesinde saklanır istenirse hatta. Geçsin bitsindir, çünkü o an o andayken güzeldir.Şimdi deseler ki ilkokula dön, mavi önlük giy,beyaz yakaların olsun. Beyaz yakalarla ruhum boğulur çünkü ruhum beyaz yakalı dönemden geçeli epey olmuştur. Dönmem dönemem! o zaten sıkıcı bir örnektir belki. Peki şu an hayatında olmayan, zamanın sonsuz elemelerine maruz kalmış birileriyle tekrar karşılaşsan mutlu olmaz mısın? şimdi mutlu olurum sadece. Geriye alınıp baktığımda o andaki gibi normal ritminde karşılar beni herşey eminim. Şimdi hissedeceklerimi hissedemem o insanlara. Özlemim yoktur bu derece. Sadece o andaki gibi seviyorumdur, iyi ki varlardır.<br /><br />Görülecekler vardır daha, yapılacaklar, konuşulacaklar. İyidir, kötüdür, kararsızlıktır, kayıptır, kazançtır. Bilinmez. Belki o değerlendirmeye bile tabi tutulamayacaktır gelen zaman. Ama yaşanılacak veya içinden geçilecektir. Yoldan geçerken birileri belki de kenarda durup yalnızca seyredilecektir. Hissedilecektir ya da. Gariptir, çünkü zamandır kararı verecek olan. Karara yön verecek olan biraz biz, biraz da...<br /><br />Zamanı geldi ki sanırım, zamandan söz edesim geldi. Yoksa ben de güne başlarken ''ne çabuk geçiyorsun zaman'' demiyorum Ya da gece gözümü kaparken '' yine gün bitti''... Önceleri daha hor davranırken şimdi avucumun içine aldım arada aralayıp bakıyorum sımsıkı koruduğum zaman aralığına. İsyan ettiğimde de konfeti gibi başımdan aşağı savuruyorum saatleri. O benim, hoyrat davranmak da hakkım nitekim. Başkalarının ömründen azaltmadığım sürece...<br /><br />Zaman seni seviyorum. Şimdilik tüm yollar akıcı, bilmem ne vakit takılırız trafik sıkışıklığına da yan yolları ararız, yıllar önce arşınladığımız yolları hatırlarız da oraya doğru koşarız.<br /><br />Şimdi, yürüyelim mi biraz?</span></strong>e.dhttp://www.blogger.com/profile/07298790918503981385noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-8520358797464866554.post-49958909274580168342009-09-06T12:05:00.000-07:002009-09-07T10:58:39.511-07:00-Gördüm notları-<a href="http://2.bp.blogspot.com/_rNHt3wOE6n0/SqQNaqvxp5I/AAAAAAAAAPg/PfS4kcy4O3I/s1600-h/n625941129_188011_6356.jpg"><img id="BLOGGER_PHOTO_ID_5378438606789650322" style="FLOAT: right; MARGIN: 0px 0px 10px 10px; WIDTH: 130px; CURSOR: hand; HEIGHT: 200px" alt="" src="http://2.bp.blogspot.com/_rNHt3wOE6n0/SqQNaqvxp5I/AAAAAAAAAPg/PfS4kcy4O3I/s200/n625941129_188011_6356.jpg" border="0" /></a> <strong><span style="font-family:verdana;">''Nasıl geçti, neler gördün?'' soruları konuşma balonlarında kısa cevaplarla karşılandı ben tarafından sanırım. ''güzeldi...'' diyerek ayrıntsız geçtim çoğu zaman. Zamanı da geçmek üzere üstelik, gördüklerim hafızamdaki depoda arka plana koşmaya başladılar. Zamana yenilmeden anlatmam gerek artık...<br /><br />Aşamaları var bu işin aslında. Gitmek için hazırlanmak sonra ertelemek zorunda kalıp birden '' acele et gitme zamanın geldi'' devrine geçmek nefes nefese. Bavuluma ne koyacağım diyememek süre kısalığından, önce sadece gidiyor olmaya, görmek istediklerine yapmak istediklerine odaklanmak. Beni süsleyecek değil beni yaşatacak şeylere kafa yormak, sonra farkında olmadan aynaya bakarken şimdilerde içerden süslendiğini hissediyor olmak. Aşamalar gitmeye hazırlayamadı derinden, aşama ''o an ordasın'' da kaldı. O an ne görüyordum ben...<br /><br />Köprüler mutlu etti sanırım en çok beni. Ezelden bir tren- köprü sevdam vardır. Trenler eskisi gibi asil değil sanırım artık yeni haliyle ama verimli. Köprüler eskisi gibi bağlıyor bi yerleri bir yerlere, birilerini birilerine...<br /><br />Eifel diyip dururlardı yıllardır. Düşler şehri diyip şişirirlerdi Paris' i. Hakları var, şişirilesi ayrıntıları çok, ama öyle ''gözüm kapalı yaşarım ben bu şehirde, düşlerden de düş beğen'' denilesi bir yer değil. Bilmem yanımda sevdiğim insanlar da olsaydı düş kurmak daha kolay olurdu belki hatta düş kurmak kendiliğinden gelişirdi adına yaraşır bi şekilde. Köprüler nehirler, ama her halukarda kalabalıklar. Herşeyi görmek isteyen turistler. Şaşırdıkça şaşıranlar...içindeyken dışarıdan görmek gibi değil hiç birşey özetle.<br /><br />Cam piramite giderken keman çalan amcayı gördüğüme sevindim. İyi ki o gün ordaydı. Sonra ne biliyim ben, beni ilk havaalanından şehre ulaştıran sıra dışı valon şapkalı bayan şöförden çok etkilendim, tabuları yıkıp yerine yenilerini koyma potansiyelindeydi tavırları. Özlediğim çok yok, gördüğüme sevindiklerim oldukça fazla. Kamp arkadaşlarımı tanıdığıma çok sevindim mesela. Dünya küçüldü cebimde hissettim onlarlayken...Çift tarafı ağaçlarla süslü, sağı solu yeşile varan güzel yollarda, onlarla hayatın özgür alanlarına hızlı geçişler yaşamış olmayı sevdim...<br /><br />Bir de göremediklerim var bu kadar şey gördükten sonra. Herşeyin bir sebebi vardır nitekim... Ya zamanı değildir ya da görülmemesi gerekir...</span></strong>e.dhttp://www.blogger.com/profile/07298790918503981385noreply@blogger.com2tag:blogger.com,1999:blog-8520358797464866554.post-46754817799746624062009-08-31T13:52:00.000-07:002009-09-06T12:03:45.680-07:00Uzun uzun aralıklar satırlar telaşlanırlar !!!<div align="justify"><a href="http://3.bp.blogspot.com/_rNHt3wOE6n0/SpxBDVQz3ZI/AAAAAAAAAPY/wcTYD8TbsMs/s1600-h/Picture+005.jpg"><img id="BLOGGER_PHOTO_ID_5376243580676595090" style="FLOAT: right; MARGIN: 0px 0px 10px 10px; WIDTH: 150px; CURSOR: hand; HEIGHT: 200px" alt="" src="http://3.bp.blogspot.com/_rNHt3wOE6n0/SpxBDVQz3ZI/AAAAAAAAAPY/wcTYD8TbsMs/s200/Picture+005.jpg" border="0" /></a><strong><span style="font-family:verdana;">Gitmek istiyorum, gitmeliyim, gitsem ne güzel olur, gidebilir miyim, gitsem...</span></strong><br /></div><div align="justify"><strong><span style="font-family:verdana;"></span></strong></div><div align="justify"><br /></div><div align="justify"><strong><span style="font-family:verdana;">Gitmek gitmek gitmek...sonra vakti gelip ''Gidebilmek''. Gitmişken tam da oradayken, bir zaman sonra dönüşü beklemek. Gitmek için çırpınırken, ardından bir an önce dönmeyi istemek, beklemek. Ve sonunda geri dönmek. Giderken baktığın pencerelerde biraz tedirgin biraz mutlu bir yüz yakalarken, dönüşte rahatladığını haber salan, huzurlu bir mutluluk ifadesi yansıyan. Kendine sorular sorduran cevaplarını yine kendine çabucak bulduran kısa bir uzaklık. </span></strong></div><div align="justify"><br /></div><div align="justify"><strong><span style="font-family:verdana;"></span></strong></div><div align="justify"><br /></div><div align="justify"><strong><span style="font-family:verdana;">Ve özlenilenleri uzaktan da iyi seçebilmek artık. Özlenilen herşey yakındayken de sorgusuz sevilen bir yığın ayrıntı. İnsanlar, zaman dilimleri, sesler, resimler, tatlar, kokular, ifadeler... şerit şerit kendini uzakta hatırlatan herşey dönüşte de aynı ritmini koruyor neyse ki. Öyle uzun uzun bir uzaklık olmadığından şanslıydım. Ama uzaklık uzun veya kısa bir süreliğine tamamen ayrılmak sahip olduğun herşeyden.</span></strong></div><div align="justify"><br /></div><div align="justify"><strong><span style="font-family:verdana;"></span></strong></div><div align="justify"><br /></div><div align="justify"><strong><span style="font-family:verdana;">Satırlar telaşlandı uzakta. Çünkü bu satırlara uzak kaldım. Defter biter yazıp çizerken oralarda. Bitti nitekim. Ama burda kalan sayfalar da o kadar çok şey birikmiş ki hangisinden başlayacağını bilemedi bu bünye. </span></strong></div><div align="justify"><br /></div><div align="justify"><strong><span style="font-family:verdana;"></span></strong></div><div align="justify"><br /></div><div align="justify"><strong><span style="font-family:verdana;">Oralar güzeldi. Oralarda aklımın köşesi hep burası için çalışıyordu çünkü. Neyse ki güzel insanlar da beni yalnız bırakmadı, aklımın bir köşesine parantezler açmayı ihmal etmediler. Parantezler mutluluk ifadeleriyle dolu. Seslerle dolu. ''Özledik seni''. Bunu duymak o kadar tarif edilmez bir güzellik ki...</span></strong></div><div align="justify"><br /></div><div align="justify"><strong><span style="font-family:verdana;"></span></strong></div><div align="justify"><br /></div><div align="justify"><strong><span style="font-family:verdana;">Ben de sizi...''Özlemiştim'' ama artık neyseki özlem kapı dışarı edildi, mutluluk baş köşede yerini aldı şimdi. Geldim, bu kadarı kafi...</span></strong></div><div align="justify"><br /></div><div align="justify"><strong><span style="font-family:verdana;"></span></strong></div><div align="justify"><br /></div><div align="justify"><strong><span style="font-family:verdana;"></span></strong></div>e.dhttp://www.blogger.com/profile/07298790918503981385noreply@blogger.com3tag:blogger.com,1999:blog-8520358797464866554.post-72236304816649840212009-07-24T15:13:00.000-07:002009-07-24T15:34:43.888-07:0025 i seviyorummmmmmmm!<a href="http://2.bp.blogspot.com/_rNHt3wOE6n0/Smo29C01VpI/AAAAAAAAAPQ/mlXjH3NuMyk/s1600-h/Deniz_YILDIZI.jpg"><img id="BLOGGER_PHOTO_ID_5362158728696387218" style="FLOAT: right; MARGIN: 0px 0px 10px 10px; WIDTH: 200px; CURSOR: hand; HEIGHT: 150px" alt="" src="http://2.bp.blogspot.com/_rNHt3wOE6n0/Smo29C01VpI/AAAAAAAAAPQ/mlXjH3NuMyk/s200/Deniz_YILDIZI.jpg" border="0" /></a> <span style="font-family:verdana;">Yaş olarak daha bu mertebeye erişemedim, ama çok az kaldı gönül rahatlığıyla atıp tutabilirim! 24 iken 25 niye diye sorcak olanlara ''bu rakam benim için sabittir çünkü bu tarihte doğmakla yükümlüyüm'' derim. :) Bugün kanım ısındı yine sana: <strong>2-5</strong>-25..toplamın da <span style="font-size:130%;"><span style="color:#3333ff;">7</span> </span>ediyor zaten, biliyodum. Yaz çocuğu olmaktan dolayı mutluyum ama arada son baharla ilgili genel geçer şeyler de söylemiyor değilim elbet. netice itibariyle insanım...</span><br /><div align="justify"><span style="font-family:verdana;"></span></div><br /><div align="justify"><span style="font-family:verdana;">Zıpladıkça zıplayayım ellerim bu sefer ciddi anlamda bulutlara dokunsun ama <span style="color:#009900;"><strong>uçurtmalar</strong> ,</span> ''heyyyy siz de biraz geri durun canım !'' </span></div><br /><div align="justify"><span style="font-family:verdana;"></span></div><br /><div align="justify"><span style="font-family:verdana;">Sanırım işte bu sefer vakti geldi. Hayatımda başıma gelen en güzel şeyler yılı<strong><span style="font-size:130%;"><em> </em><span style="color:#ff0000;">2009</span> seni seviyorum.</span></strong> Seneyi kapatmadan büyük büyük konuşmak istiyorum. Israrla da seveceğim kimse beni yıldıramaz. Önce <strong><span style="font-size:130%;color:#cc6600;">tarçın kokusu</span></strong> sonra Fransa haberini hayatıma getirip çöreklendirdiğin için sana çok teşekkür ederim. Aracılar malum onlara saygımız sonsuz işte bu noktada ulvi değerler için saygı sözcükleri, içten gelen seslerle sınırlı kalınca her zaman daha iyi hissettiriyor, orası da bende saklı kalsın. </span></div><br /><div align="justify"><span style="font-family:verdana;"></span></div><br /><div align="left"><span style="font-family:verdana;">Sizi seviyorum yeni yaşım -aşım -ağrısız başım ortağı <strong><span style="color:#ff6666;">güzel insanlaaaaaaaaarrrrrrr</span></strong>... iyi ki varsınız : )</span></div><br /><div align="justify"><span style="font-family:verdana;"></span></div><br /><div align="justify"><span style="font-family:verdana;">ve güzel haber; bu sefer sanırım gerçekten <strong><span style="color:#cc33cc;">gidiyorum !</span></strong></span></div>e.dhttp://www.blogger.com/profile/07298790918503981385noreply@blogger.com5tag:blogger.com,1999:blog-8520358797464866554.post-78417806888580276122009-07-08T12:18:00.000-07:002009-07-08T12:41:51.057-07:00Ben bitişe bitiş demem, bitiş çizgisini görmedikten sonra<strong><span style="font-family:verdana;">Sevinmem gereken. hatta sevinç çığlıkları atıp zıplamam gereken bir durumla karşı karşıyayım ama...</span></strong><br /><strong><span style="font-family:verdana;"></span></strong><br /><strong><span style="font-family:verdana;">Büyük bir problem var ''sevinemiyorum''. Sanırım sevinç zerreciklerimi yoğun sıcağa maruz bırakarak buharlaştırdım. Ya da alışmam gereken bir değişiklik bu içinde bulunduğum, biraz zaman alacak sevinmem...</span></strong><br /><strong><span style="font-family:verdana;"></span></strong><br /><strong><span style="font-family:verdana;">Normal şartlarda böyle olmaması gerekirdi o yüzden şaşkınım. Hani dilimde tüy bitmişti ; olsun bitsin gitsin diye söylemekten , yazmaktan sıkılmamıştım. ''Okuuuuulll bit git kurtulmak isityorum artık sendeeeen'' ağzıyla üstelik. </span></strong><br /><strong><span style="font-family:verdana;"></span></strong><br /><strong><span style="font-family:verdana;">Huysuz çocuklar hani heves eder eder annesine babasına yalvarır istediği şeyi aldırmak için, ağlar uzun uzun feryat figan. İstediği önüne konulunca da ''cıkkk'' diyerek ''ıı ıhh'' diyip omuz kısarak uzaklaşır ya o şeyden, ipler kopar...hevesi kaçar hemen, yeni bir şeye bakmaya başlar henüz ıslak gözler. Yaşadığım şey buna benzeseydi sanırım şuan bi vitrin camına bakıyor olurdum heyecanlı gözlerle o ''yeni'' her neyse. Ama o değil yaptığım alınan oyuncağa bir bakıp kenardan onu uzun uzun seyretmek ama ağlama isteğiyle biraz da. Biraz kızgın çünkü çok uzun süre yalvardın sana alsınlar diye onu. Senden esirgemesinler hakketiğine inandığın şeyi bunca zaman sonra. Ama eline alıp bakmak, dokunmak gelmiyor içinden artık hevesin kaçtı senin...</span></strong><br /><strong><span style="font-family:verdana;"></span></strong><br /><strong><span style="font-family:verdana;">Hevesini içinden aldılar söktüler savurdular gibi ruhunda. Herkes arkasında sakladığı sopayı bir kez vurup o hevese, abasının altında sakladığı sopayı göstermekten bıkmadı. Saatlerini ayarlamışlar, günlerini sözlemişler, durumlarını ezberlemişler gibi ağır aksak cümleleriyle....</span></strong><br /><strong><span style="font-family:verdana;"></span></strong><br /><strong><span style="font-family:verdana;"></span></strong><br /><strong><span style="font-family:verdana;">BİTTİ...BİTTİİİ...BİTTİİ..EDAAA BİTTİİ...BAKALIM NE ZAMAN İNECEK İÇİNE SERİNLİK(?)</span></strong>e.dhttp://www.blogger.com/profile/07298790918503981385noreply@blogger.com2tag:blogger.com,1999:blog-8520358797464866554.post-50092297817823289322009-06-28T15:18:00.000-07:002009-06-28T15:53:30.943-07:00Fiyonklu alacalı hediyelerim<div align="justify"><a href="http://4.bp.blogspot.com/_rNHt3wOE6n0/Skf0KkHgpyI/AAAAAAAAAPI/3M_HgkCJCuI/s1600-h/images.jpg"><img id="BLOGGER_PHOTO_ID_5352515144484169506" style="FLOAT: right; MARGIN: 0px 0px 10px 10px; WIDTH: 124px; CURSOR: hand; HEIGHT: 107px" alt="" src="http://4.bp.blogspot.com/_rNHt3wOE6n0/Skf0KkHgpyI/AAAAAAAAAPI/3M_HgkCJCuI/s200/images.jpg" border="0" /></a><strong><span style="font-family:verdana;">Turuncu bulutlar var siyah tülün ardında...Kavanoz kavanoz mutluluklar. Sağ yanında, arkana dönüp baktığında, solundan gelen, önün sıra uzanan sihirli enerji. Seni sarıp sarmalayan. Ayağına takılan çiçek demetleri ya da ayağını taktığın. Dokunduğun bu dünyadan değilmiş gibi kimi zaman. Duyduğun, gördüğün tesadüfün en güzeli...Günün dolu, günün yorgun ama günlerin mutlu. Ne yapmalı sorusu asılı tavandan sarkan çiçeklerin ucunda.Ne yapmalı -ne yapmalı (?)şarkısını tuturuyor kulağımın yakınlarında biri.</span></strong><br /></div><br /><br /><br /><strong><span style="font-family:verdana;">Herşeyin bir sebebi var kesinlikle diyorlar. Beklemekten yorulunca beklendiğini unutanlar gibiyim. Kusura bakmayın enerji açığım deniz tarafından farkedildi, dalgalar yola çıktı; kıyıya vuracak ya da açıklardan deniz fenerini gözleyeceğim. Beklemeden!</span></strong><br /><br /><br /><strong><span style="font-family:verdana;"></span></strong>e.dhttp://www.blogger.com/profile/07298790918503981385noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-8520358797464866554.post-21456999183886602962009-06-22T01:29:00.000-07:002009-06-28T15:18:08.001-07:00Nicedir beklenen anlardan BİRi<strong><span style="font-family:verdana;">...Güzel sanatlar fakültesi Acıbadem' deymiş bizim okulun, Haydarpaşa kampüsü olsaymış , bina olarak güzel enazından tarihi...Göztepe burası, hımm... enazından okulun yeri güzel, yeşilliği bol :) ...''2009 a kadar sürecek bir dönem bu iyi ihtimalle...2009 ne kadar uzak bir tarih o zamana kadar daha çok aşama, çok sınav , çok işkence var önümüzde, hem okul kazanmak felan sevindim bitti, şimdi daha önemli hayata dair işler var'' ...<br /><br />Ve 2009 gelir, Haziran ayına tekabül eder sevinç çığlıkları. Sonrasında göreceklerin ne kadar iyi ne kadar kötü umrunda bile değildir, kepi fırlatıp atarken, arkadaşlarınla ortak sevinç çığlıklarını göğe yükseltirken. Kendinden bile beklemediğin yoğun bir çoşkuyla ayaklarını yerden kesersin üst üste kimbilir kaç kez...Yanındaki arkadaşının gözlerinin içinde görürsün kendi hislerini. Çok garip duygular oldukça hazırlıksız yakalar, adımlarının hızını ayarlayamazsın, koşmak istersin sonra durmak birden bire. Üstünden uzunca bir zaman geçip, sonra gülmekten karnına kramplar gireceği karelere gülümsersin kare kare kafalarla. Kare kafalar cübbeleri lacivertten insanlar :)<br /><br />Koşun koşun toplu fotoğraf çekiliyorrrr! an gelir 5 yıl boyunca senden selamını esirgeyen sınıftaki kişilerden biri işte, senin omzunda tutmuş çekiyor hadi fotoğrafa diye :) ''İçten içe seviyormuşuz sanırım biririmizi'' diye teselli edersin kendini. 5 yıl boyunca gördüğün yol arkadaşların da kare kafa o gün. İsmini bilmezsin ama gelişimini takip ettiğin insanlardır kendileri.<br /><br />İyi anımsarsın ama bir çoğunu. Gülümsetir hatta nice cin fikirler. Bakalım hangi kare kafa hangi holdingin duvarına toslayacak hırslarıyla. Bakalım kare kafasının üzerinde kimler gazete kağıdı serip kuru ekmeğe talim edecek? bakalım hangi kare kafalar diğer karelerle birleşip büyük platformlar kuracak hayatın içinde...kare kafasını kimler tv ekranına benzetecek günden güne.<br /><br />Toplu fotoğraf çektirelim hadiii! ne güzel konuşma baloncukları koymak da serbest bakarken :)</span></strong><br /><strong><span style="font-family:Verdana;"></span></strong><br /><strong><span style="font-family:Verdana;">Kendime albüm hediye ettim bu sebeple -Oİ VA VOİ- travelling the face of the globe.</span></strong><br /><strong><span style="font-family:Verdana;"></span></strong><br /><strong><span style="font-family:Verdana;">Dinlemeyi seven varsa başka '' hadii! toplu fotoğraf çektirelim ''</span></strong><br /><strong><span style="font-family:Verdana;"></span></strong><br /><strong><span style="font-family:Verdana;"></span></strong>e.dhttp://www.blogger.com/profile/07298790918503981385noreply@blogger.com6tag:blogger.com,1999:blog-8520358797464866554.post-304609262769973282009-05-20T11:42:00.000-07:002009-05-20T12:10:51.028-07:00sepet sepet umutla sakın beni unutma :)<a href="http://1.bp.blogspot.com/_rNHt3wOE6n0/ShRUO2MLeNI/AAAAAAAAAPA/rUjjMgah_yE/s1600-h/6a00e553eafb06883301127965188d28a4-800wi.jpg"><img id="BLOGGER_PHOTO_ID_5337984072382380242" style="FLOAT: right; MARGIN: 0px 0px 10px 10px; WIDTH: 200px; CURSOR: hand; HEIGHT: 132px" alt="" src="http://1.bp.blogspot.com/_rNHt3wOE6n0/ShRUO2MLeNI/AAAAAAAAAPA/rUjjMgah_yE/s200/6a00e553eafb06883301127965188d28a4-800wi.jpg" border="0" /></a> <strong><span style="font-family:verdana;">Çift tarafı denizlerle kaplı hayal alemi...</span></strong><br /><div><strong><span style="font-family:verdana;"></span></strong></div><br /><div align="justify"><strong><span style="font-family:verdana;">Dilek gemileri son sürat yol alırken boğazın serin sularında, oyuncaklar telaş içinde. Açlık tokluk derdine düşenler, oyuncak kalelerden denize düşürenler, balıklara yem olanlar, incili istiridyeleri eteklerinde toplayanlar. Piknik sepetlerini eline alıp yola çıkma hazırlığında olanlar; gölgesinde oturup soluklanacak ağaç bulamayanlar. En büyük ağacı bulup dalına salıncak kuranlar; tepelerde özgürce kanat açanlar...</span></strong></div><br /><div><strong><span style="font-family:verdana;"></span></strong></div><br /><div><strong><span style="font-family:verdana;">Tren bir sonraki istasyona doğru çufff çufff giderken vagondakilerle en ufak göz teması kurmamak için elindeki kitabı okuyormuş gibi yapan, saatlerce satır aralarındaki hayallerde takılarak sayfayı aniden çevirenler; sonraki sayfada bir çizikten bin satır yazanlar. </span></strong></div><br /><div><strong><span style="font-family:verdana;"></span></strong></div><br /><div><strong><span style="font-family:verdana;">Köprü bir o yana bir bu yana kıvrılırken aşağıdaki uçuruma dudak büküp soluğu karşı kıyıda alanlar, yalpalayan köprüde önündekine imrenerek soluğunu tutup vadideki renklerin tadında doyamayan, ayağı kayıp uçuruma yuvarlananlar...</span></strong></div><br /><div><strong><span style="font-family:verdana;"></span></strong></div><br /><div><strong><span style="font-family:verdana;">Uzun zamandır bulamadığı aynasıyla tesadüfen burun buruna gelip kendini görmekten korkup çekmeceye geri koyanlar....</span></strong></div><br /><div><strong><span style="font-family:verdana;"></span></strong></div><br /><div><strong><span style="font-family:verdana;">Şarkı benim şarkım diyip, yanındaki için aynı melodinin ne ifade ettiğinden habersiz olanlar. Benim şarkım dediği şarkının ondan habersiz yazıldığını unutanlar...</span></strong></div><br /><div><strong><span style="font-family:verdana;"></span></strong></div><br /><div><strong><span style="font-family:verdana;">Sepette telaş!</span></strong></div>e.dhttp://www.blogger.com/profile/07298790918503981385noreply@blogger.com6tag:blogger.com,1999:blog-8520358797464866554.post-52937116596643658602009-05-09T12:07:00.000-07:002009-05-10T09:35:28.251-07:00-mişli günler çöreği<strong><span style="font-family:verdana;">Yanılmamışım...<br /><br />Hayat bazı insanları hayatınızdan eksiltirken bazılarını da hayatınıza dahil ederek dengeyi korumanızı sağlıyorMUŞ. Ya da ben şanslı olan gruba dahilMİŞİM....<br /><br />Bu gün anneler günüyMÜŞ ve ben anne gülümsemesini hissettiğim başka bir anneye sarılıyorumMUŞUM...Onun için pasta yapıyorumMUŞUM, gülümsemesini görünce mutlu oluyor, gözleri dolunca ne hissettiğini hissediyorMUŞUM...<br /><br />Ama bir yerlerden çok daha tanıdık biri tarafından izlendiğini, anlaşıldığını bilmek ve gülümsemek iyi hissettiriyor-MUŞ-</span></strong><br /><strong><span style="font-family:Verdana;"></span></strong><br /><strong><span style="font-family:Verdana;">mişli günler çörekleri fırından yeni çıkmış, neyseki gerçekten mutluluk veren tatları varmış :)hepsi gerçekmiş...</span></strong>e.dhttp://www.blogger.com/profile/07298790918503981385noreply@blogger.com4