6 Temmuz 2008 Pazar

bir, ki , üç , tııp!


Karınca kararınca, pıt, pıt adımlarla yol aldığımız şu günlerde sanırım yorgunluğumu bir akşamüstü vakti uzakları seyrederken durup dinlenince farkedicem. Neyse ki uzaklarda olacağım o vakit, kısmetse. Yıpranan, fire veren ne varsa kendiyle yüzleşip hemen toparlanmak için start alacak.

En çok özlediğim şey Saros ' da uzun süre kaldığım dönemlerde akşamüstünü heyecanla bekleyip deniz kenarına inmek sanırım. Uzun uzun seyredilecek kadar sakin, turuncu pembe tonlarda gün batımı, uzaklarda belli belirsiz başka kıyılar. Ellerimi kun tanelerinde ağır ağır gezdirmek bir yandan. Adettendir farkında olmadan kendi ismini yazıp silmek. O an biraz sıkılmaya başlayıp elini eteğini kumsaldan çekerek faşır faşır kum tanelerinin üstünde terliğini ayağına denk getirmeye çalışmak ve evin yolunu tutmak. Sonra belki biraz yazı yazmak ondan da sıkılmak... Ama şimdi özlemek. Üstünden öyle çokzaman geçince oyuncak sepetindeki yelkenli alıp götürüyor işte bir anda öteki ana. O ana kavuşulmuyor tekrar ama neyseki açığı kapatacak ve hatta belki o ana taş çıkartacak yeni ufuklar beliriyor kaleden bakınca.

Orda da yaz mevsim, orda da beyaz ile mavi göz alıcı duruyor, orda da kırmızı başka bir anlam katabiliyor bu iki rengin arasına karışınca. Elbisemin üzerinde taşıyacağım bu kez kırmızıyı taaa uzaklara...

Ve dönünce bulmak istediğim tek şey beni yeniden doğmuş bir hale getireceğine inandığım yeni mekanımızın, bizi buket buket çiçeklerle karşılaması kapıdan içeri girdiğimiz an ile birlikte.

Ve bir kaç eski isim hiç kuşkusuz mutlu ve benimle olsunlar dönüşümde yine. Anlam veremediklerim dip notları açığa çıkmış bir şekilde karşılasın.

Oyuncak sepeti ahşap'tan plastik değil ki. kül olur yanarsa uçar gider, eriyip yapışmaz eskilere !

Hiç yorum yok: