1 Ocak 2010 Cuma

AYRAÇ

Silkelen ve kendine gel!

Zaman sayacı son solukta, tozu dumana katarken, ben de ritmine kapılıp farklı bir yöne mi savrulmaya başladım da bu kadar uzun bir zaman yazmamışım hiç birşey. Dolu dolu öyle dolu ki herşey. Dolulukların arasında sıkışıp bir an kafamı gökyüzüne kaldırdığımda herşey yerli yerinde orada. Yok, bir yıldız daha parlak. Göz kırpıp dururken o yıldız bana, alaycı bir bakış atıp hızlı adımlarla devam ediyorum. Yine direniyorum. Yolun üzerinde işaretler yığınla, karşılaştığım insanların söylemeden duymalarımı arttırıyorken hızla...Görmezden gelip işaretleri yine, bir alaycı gülümseme daha.


Çaktırmadan içlenmeye de başlanıyor üstelik akabinde. İçlendikçe sesli düşünmeye başlamak olası. Uygunsuz zamanlarda sesli düşünüp kendine gülmek de kaçınılmaz...ah değişen zaman! neleri unutturuyorsun da neleri çıkarıyorsun karşımıza. Değişmesem inanmazdım bu yaptıklarına. Kendini haklı çıkarmaya çalışıp o uygun zamanları kollaman pek hoşuma gitmiyor ama bekleyeceğiz elimiz mahkum.


Gel zaman git zaman kırmızı işaretler söz konusu! elime yüzüme bulaştırmak istiyorum olanı biteni, sonra bak yine alaycı bir gülümseme...Gül kendine!