28 Haziran 2008 Cumartesi

T-R-V-BİZ

Sonunda rengarenk evlerden en sevimli olana kavuşulur...trırırım tırırım nidaları atılarak ve biraz da zıplanarak eskilerle yapılacak olan vedalaşma törenine yelken açılır. Tabi kıymetli eskiler değil, bahsi geçenler; '' eskiten eskiler ''... Şimdi yeniliklere tozu dumana katarak kavuşma zamanı...!

Üstelik başlangıç gayet güzel bir şekilde yapıldı bile. Beklediğimin katmer katmer üstünde bir Travis konserine dahil olmanın mutluluğu içindeyim. Mor ve ötesinin yeri ayrı zaten, hayran olunmaz ama güzel şeyler anımsatır bi grup olmaktan ibaret sanırım. Sakin hiç kapılası bir grup değil, enazından gördüklerimden bunu öğrendim...Dinle ve kaç gibi...! Hani illaki birilerini taklit edeceksen sahnede, adam gibi birilerini seçseydin takipçisi olmak için... sigaramı da içerim, t-shirtümü de çıkarırım hebele hübele fransızca bir, ki , üç bile derim dersen ben buz gibi soğurum senden...duyduklarım ağırlıkla hoştu yalnızca. Öncekilere istinaden...

Eyes wide open, selfish jean...onların ötesinde closer, side... genelde yabancı grupların bir çoğu bir noktadan sonra istediğimi hissettirmekten uzaklaşırken, bir hayli yabancı duyguların eşiğine götürüp bırakıp kaçarken, sanırım kendime bile itiraf etmekte zorlandığım şeyleri sevimli güzel insanlar sayesinde yabancılaşmadan hissettim. Bunu dilini bilmediğin bir yerde sağlamak başlı başına yetenek...

-Sanırım şuan bir müzik grubuna aşık oldum ben, diyordum en son...
-Hadi ordan!, deyip uzaklaştı Esra kişisi, hayran bakışlarıma şaşırıp...
(aşırı hayran olmanın adı herneyse işte ondan olduğuma eminim ben.)

Canlarım arkadaşlarım yanımda yoktu üzüldüm tabi ama kısmetse başka bir yerde başka bir zamanda birlikte tekrar yaşamayı umuyorum.

Adilik yapıp canlı tel. bağlantısı kurmak istemedim evet. Ama videolar elimde vurun beni!!!




15 Haziran 2008 Pazar

Kiralık ev / hayat / kişi vs


Karton hayat üzerindeki rengarenk evlerden kiralık olanlarına bakar oldu tüm gözler...Tırırırım tırırrım adrenalin yüklü müzikler eşlik etmekte kiralık evlere bakan bir kaç çift gözün hayatına. Kablolu bağlantılar bile devreye girdi gerçekçi amaçlara ulaşmak için. Her yol denenmekte. Küçük sevimli şöyle iki oda çapında gelişmeler beklemekteyiz... gelişmemekte inat ediyorlar onlar da, bir hayli inatçılar yani.

Başka değil aynı yakanın diğer yamacında ise...

Okuldan bir hayli yılgın olan bir bünye mevcut. Öncelikle püsküllü belayı (kep) başından nicedir atmakta olan kişilerin mutluluğuna ortak olmanın hal-i ruhiyeti yüklü üzerinde. ''Ben de o belayı başımdan atmak istiyordum'' diyor varlığı.var vakit az biraz daha diye cevaplıyor içindeki bilmiş ses. İçinde değil sanırım cebinde olmalı hatta. Yoksa susmak bilmezdi hep içinde taşısaydı. Kıyafetinde yer buldukça imkanları değerlendiren bir ses bu. Sol cebinin üzerinde olmaya hiç cesareti yok.

Seneye bu zamanlarda diye başlayan kalıp cümlelerin devamında aile üyeleri başta olmak üzere geleceğe ait bir düşünce balonuna doluşturuverilirler. Çeşitli karelerle ''seneye bugünlere ait olabilecekler'' özetlenir bir anda. Sonra zaman iğnesi patlatıverir balonu. O ne demekmiş öyle diye... Bekle bakalım diye bir kum saati düşüverir önüne. Kum saatine bir tekme atasın gelri gelmez değil elbet :) ama engel olursun kendine...Futbol sahasında mezuniyet olmamalı kontenjan hiç inandırıcı olmuyor diye bağırası geliyor insanın. Arada kaynasam isteği doğuyor öğrenci kişinin.

Seneye bu zamanlarda...

Ve ''GOOOOOLLLL'' sesiyle irkilir bünye. Bu sene bu zamanlarla uğraşmak daha keyifli. seneyi o sene düşünür zaten. Bize mi sordu gelirken...(?)


9 Haziran 2008 Pazartesi

çamaşır sepeti değil ki bu canım...!

''seven days in sunny June'' henüz rahata kavuşamadı,
ama enazından huzursuz değil.Yeni, güzel bir sürü insan tanımanın verdiği çoşku, huzurlu ve mutlu hissetmekte birebirmiş sanırım. Ya da bu tamamen ışığı görmekle alakalı. Ya da yeni planlarla... Ya da bu sedece; nedenleri çeşitlendirmekle alakalı. Bol bereketli durunca daha bir kayboluyor insan işin içinde, ve aksilikleri görmeyerek hayatını hoş kılabiliyor. Ki mükkemmellik henüz tatmadığımız bir şeyse elimizdekiler hiç de fena değil.

Karton hayata yakında bir grup müzik insanı gelecekmiş. Afişlerini asmışlar sokaklara. Huzur da var yaptıkları müzikte, ellerini yerine sabit tutamayıp bir oraya bir buraya savurma hissi yaratan, insanı döndüren 360 derecesini sık sık kolaçan etme hissi verdirenleri de var...

Öncelikle şu çamaşır sepeti görünümlü yerden kurtulmalı yalnız...! Hani şu ösym kamyonundan içine yuvarlandığımız!





5 Haziran 2008 Perşembe

Garip bir ince duvar örüldüğünü hissedebiliriz zaman zaman...Arada bir göz teması alır eline malayı, çimentoyu, hemen başlar saniyelik duvarları örmeye...ya da koskocaman bir paragraftan bir kelimeyi seçip görevlendirirsiniz bu iş için. ''Bize öyle gelmiştir'' ler ise asla duvarı sağlamlaştıracak su vazifesi görmez. Tam aksine evet hiç yanılmadım'' lar sağlamlaştırır duvarları. Sudan çıkıp demir yığını bile olabilirler. Malzemeden hiç çalmayan mühendis sizsinizdir artık.

Ama şu da bir gerçektir ki inanılmaz güzel şeyler paylaşılan insanlar o duvarların arkasında bırakılmaya kıyılamaz asla. Çoğul eki olmasa bile ''güzel şey'' in yanında bu bile bir sebeptir moloz yığını yaratmamak için.

Nicedir ki böyle ola gelmiştir...Olacaktır da.
Sen bile kendi kendine bazen dürüst davranmıyorsun ki : )

2 Haziran 2008 Pazartesi

si di sözlük

Bilenler bilir... Tahsin Saraç vardır, Fransızca sözlükleriyle ün salmıştır. Bu tuğlamsı sözlüklerden biriyle de ben tanıştım geçen yıl. Zaman zaman gayet anlaşılır olsa da eski Türkçe anlamlarda koptuğum olmuştur. Bu gün bu sözlük bana cd kabı olarak geri döndü... Travis' in gelmiş geçmiş albümlerine ev sahipliği yapmış bir güzel. Yapanın ellerine sağlık (vodoo seni) pek hoşuma gitti.Yavaş yavaş meyvelerini topluyorum sözlüğün yani. Mesleki yaşantıma yeni bir soluk getirdi bugün çok heyecanlandım. Az da kalmış hem okulum bitecek yakında inşallah fena mı şimdiden kendimi kaptırsam... fena tabi :) Ya öğretmen olursam!


Çocukları seviyor olmak öğretmen olmak için yeterli bir bahane değildir çünkü. Hele ki çocukları belli süreler ve belli yaş grupları dahilinde seviyorsa öğretmen adayı, aday olarak kalması toplumun huzur ve refahı için iyidir. İyi de ya ampüller vatanı ele geçirirse n'olcak bu kadar çocuk yazık ziyan...Peki ben süperman miyim? Hayır, ama süperwomanlığa aday olmazsam yazık gençliğime derim...

Travis konser verse, ön grubu mor ve ötesi olsa, sakin olsak...Parkorman yakın olsa.Olmasa da olur hoş, biz varımızı yoğumuzu versek de , ''bilet almak '' , ''konsere gitmek'' terimlerini başlık olarak yapıp mutlu olsak :)

1 Haziran 2008 Pazar

Günlerden bir gün...!

Seven days in sunny June: )

Bu yedi günlük süreç finalleri de içeren döneme denk gelirse hiç hatırlanası üstüne şarkı yapılası bir haftalık süreç olmazdı herhalde. Sanatçı kişilik bu şarkıyı hangi ruh hali çerçevesinde yapmış o gayet belli zaten ama en azından neşeli bir pazar günü yaratmak adına hayırlara vesile olmuştur kendisi, onun kadar süper yedi gün geçirmiş olmasam da...

Acaba doğuştan mı böyle bir öğrenciydim yoksa sonradan ''sepet''e düşmemin etkisiyle mi bu kadar rahat oldum bilinmez, saniyelik zaman dilimlerinde ders çalışır oldum. Kurşun askerler pusuda bekliyorlar top atışı yapmak için. Başlangıç tarihleriyse 5 Haziran'ı göstermekte. Lahana bebek komutasında işler ne kadar yolunda gider bilinmez, bizler derin şüphe duymaktayız ama bekleyip göreceğiz artık. Güneşin mavinin sorumlusu da ben miyim canım ? onlar kendileri harekete geçip beni de kendilerine benzettiler neticede.

O değil de; yedi sayısı niye bu kadar çok şeye konu olmuştur onu düşündüm birden bire.Bir bilene sormak lazım. ''Haftanın günleri bu kadar da etkiler mi ki herşeyi?'' diye. Gerçi diğer 6 sından korktum ben bir ''pazar'' ı bunları yaptırıyorsa diğerlerinden korkmak lazım...